BAŞİSKELE
GENEL KÜLTÜRÜ

Yörenin genel ağzı ve özellikleri:

Başiskele, tarihi süreç içerisinde hızla değişen ve gelişen yapısıyla pek çok farklı bölgeden göç almış ve bunun sonucunda kültürel yapısında çeşitlenmeler olmuştur. Bu kültürel çeşitlenme zaman içerisinde yerini ortak kültürel birlikteliğe bırakmaya başlamıştır. Ortak kültürün oluşmasında din önemli bir faktör olmuştur. Gerek vakit namazlarında gerekse cuma günleri ve bayram namazlarında cami çatısı altında hangi ırk ve kültürden olursa olsun dini vecibelerini yerine getirmek için bir araya gelen bu insanlar ibadet birlikteliğinin etkisiyle farkında olmaksızın ortak kültürü oluşturmaya da başlamışlardır. Dinin birleştirici etkisi nispeten küçük olan bu coğrafyada da zamanla fark edilir derecede hissedilir hale gelmiştir. Bu öyle bir dindir ki yüzyıllarca çeşitli milletleri aynı devlet çatısı altında, aynı ülkü etrafında birleştirmiş ve onu bu güçlü manevi bağ ile öylesine bağlamıştır ki bazılarını diğerlerine nazaran üstün hale getirebilmiştir. Türk tarihinin parlak geçmişinden gelen bu şuur, kıvanç ve moral ana dili ne olursa olsun bu vatanın fertlerini birleştirebilmiştir.


Geçmişte aynı cephede savaşmış, her zaman aynı safta bulunmuş, aynı Allah’a ve peygambere inanmış bu insanlar öylesine kuvvetli bir bağ ile birbirine kenetlenmiştir ki bu kompozisyonu birbirinden ayrı düşünmek veyahut bu bütünün ayrılabileceğini düşünmek bile mümkün değildir. Yine bu insanlar evde hangi lisanı konuşursa konuşsun; çarşıda, pazarda ve kahvede Türkçe konuşarak anlaşmakta; düğünde, cenazede, kahvede, kışlada bir araya gelerek bu kompozisyonun bir parçası olduklarını tüm maneviyatları ile hissetmektedir. Bugün yörede aynı aile içinde; Laz, Gürcü, Göçmen, Kürt, Çerkez yerli veya yabancı gelinler uyum içinde yaşamaktadır. Bu durum oldukça sevindiricidir.

YÖREDEKİ DOĞU KARADENİZ AĞIZLARI:

Yörenin sanayileşmeden ve yöreye yoğun göçler yaşanmadan önce yörede yaygın olarak konuşulan dört ağız özelliği varlığını sürdürmekteydi. Yörede yaygın ağız Rize ağzı, özellikle Güneysu ağzıdır. Daha sonra bunu Trabzon, Balkan göçmen ağzı, Kafkas kökenli Mohti Laz ve Gürcü ağzı izlemektedir. Rize ağzı ile Trabzon ağzı birbirine çok yakındır. Serindere, Örnekköy, Tepecik, Aksığın, Kullar gibi köylerle Bahçecik ve Yuvacık’ın yeni gelişen bazı mahallelerinin bir bölümünde Trabzon ağzı özellikle Akçaabat ve Vakfıkebir ağzı ağırlıktaydı. Kazandere, Servetiyecami, Servetiyekarşı, Camidüzü, Doğantepe köyleri ile Eski Yuvacık, Bahçecik, Döngel kasabaları ile halkı çoğunlukla Rize göçmeni oldukları için Rize; özellikle Güneysu ağzı konuşmalarında yaygındı. Halen de büyük ölçüde öyledir.

İlçeye bağlı köylerde Balkan göçmeni bulunmamaktadır. Bu bakımdan bu köylerde göçmen ağzına rastlanmazdı. Balkan göçmen ağzına Bahçecik, Yeniköy, Yuvacık’ta rastlanırdı. Daha sonra giderek Balkan göçmen sayısı bu kasabalarda da azalmıştır. Yeniköy merkezde hala Balkan göçmen ağzı konuşulur. Yine Servetiye Cami köyü Aytepe Mahallesi’nde kısmen Acara Gürcü lisan ve ağzı, Servetiye köyü Hasanağalar Mahallesi ile Bahçecik’te az da olsa Mohtilaz, Gürcü lisan ve ağızlarına eskiden olduğu gibi bugün de rastlamak mümkündür. Ancak yukarıda ifade edildiği gibi özellikle 1965’ten sonra sanayi göçleri sebebiyle yurdumuzun her tarafından eski kasabalara yurdun her yerinden yoğun göçler olmuş, nüfus giderek artmış, kültürel yapı çeşitlenmiştir. Yine yukarıda ifade ettiğimiz gibi günümüzde Bahçecik, Yeniköy, Kullar kasabalarının ağız yapısı karışmış ise de Trabzon, Rize ağzı yine belirgindir. Bağlı köylerde ise Doğu Karadeniz ağız özellikleri, şive yapıları özellikle yaşlılarda hiç değişmemiştir. Ancak ne yazık ki bu tatlı şiveyi konuşanların sayısı her geçen gün azalmaktadır.

RİZE AĞZI:

Başiskele ilçesinin kasaba ve köylerinde eskiden beri yerleşik bulunan Doğu Karadenizlilerden Rizelilerin lisanı öz Türkçe olup konuşulan dil öz Türkçenin değişik bir ağzını oluşturmaktadır. Bu şive Rize-Güneysu özelliklerini taşımaktadır.

RİZE ŞİVESİNDE FİİLLERİN KULLANILMASI:

Bize göre bu ağızda kelimeler tamamen Türkçedir. Var olan farklılıklar fiillerin ve harflerin kullanılmasındadır. Örneğin Güneysu’da olduğu gibi Başiskele çevresindeki eski Rizelilerce kullanılan geliyorum fiilinin sonu değişikliğe uğrayarak geliyirum şekline girmiştir. Bu fiili bu şiveye göre çekecek olursak geliyirum, geliyisun, geliyi, geliyiruk, geliyisunuz, geliyiler şeklinde ifade edebiliriz. Bunun gibi yapmak fiilinin çekimi şöyledir: yapayirum, yapayisun, yapayi, yapayiruk, yapayisunuz, yapayiler.

RİZE ŞİVESİNDE HARFLERİN KULLANIMI:

Çok kullanılan G harfi; Türkçede kullanılan ne G ve ne de K harfidir. Bazı Karadeniz şivesi taklitlerinde olduğu gibi C hiç değildir. Örneğin acemi taklitçilerde olduğu gibi celiyirum şeklinde kullanılmaz. G’nin biraz daha yumuşak, gevrek, kendine has bir söylenişi vardır.

Yine k harfi Osmanlıcadaki kef harfi gibi kullanılır. Bu bazı yanlış taklitlerde olduğu gibi asla Ç harfi değildir. Örneğin köprü kelimesinin baş harfi olan K yerine ç konarak çöpri şeklinde söylenmez, köpli şeklinde baştaki K ve kelimenin sonu değişikliğe uğratılarak söylenir. Yine çoğu defa H harfi yalın şekliyle değil Arapçadaki gözlü H harfinde olduğu gibi yumuşak değil aynı alfabedeki kara H harfi denilen şekliyle; hafif boğaz hançeresinden çıkan bu harfin Arapça kelimelerdeki uyumunu bu şivede görüyoruz. Aynı harfin Almanca, Flamanca ve kısmen Fransızcada söyleniş şekillerine rastlanır. Aynı şekilde, yumuşak G boğaz hançeresinden daha sertçe söylenir. Örneğin Ahmet Ağmet, Mehmet Meğmet, Mahmut Mağmut şeklinde söylenir. Bunun yanında birçok Türkçe kelimelerde değişikliğe uğramıştır ve bu şekilde kullanılmaya devam etmektedir. Örneğin bana sözcüğünde N yerine Ğ gelir ve bağa şeklinde okunur. Sana sözcüğü sağa, ona sözcüğü ise oğa şeklinde değişikliğe uğrar.

Rize şivesinde önemli bir ayrılık da O, Ö, U, Ü harflerinin birbirine karıştırılarak noktalı ya da noktasız kullanılmasıdır. Örneğin ördek kelimesi noktasız olarak ordek şeklinde, üzüm kelimesi yine noktasız uzum şeklinde söylenir. Diğer bir deyişle genellikle Ö harfi yerine O harfi, Ü harfi yerine U harfi kullanılmaktadır.

Bazen noktaların değişik kullanılması kelimenin manasını da değiştirmektedir. Örneğin üç kelimesinin uç şeklinde noktasız kullanılması Türkçedeki kelime manasını da değiştirmektedir. Ancak bunların sayısı çok azdır. Yine bazen İ ile I yer değiştirir. Örneğin sınır yerine sinir; mısır yerine misir, kapı yerine kapi denilir. Bazan kelime sonlarında U yerine İ kullanılır. Örneğin tapu denilmez tapi denilir. Bazen kelimelerde harfler yer değiştirmiştir. Örneğin bayram kelimesinde R ile Y yer değiştirerek baryam şeklinde, ayran kelimesi aryan, Meyrem de Meryem şekline girmiştir. Bazen kelime içindeki bazı harfler tamamen değişmiştir. Örneğin kiraz kelimesi kerez şeklinde söylenir. Bu kelimede iki harf değişmiştir.

Daaa!.. Eki :

İfadeyi güçlendirmek için, cümle sonunda ve fiilden sonra kullanılan bir ektir. Buradaki da eki biraz uzatılarak söylenir. Örneğin : “Buraya gel daa!”ifadesi “Gelmeni istiyorum, bekliyorum, gelmeni önemsiyorum.” anlamındadır. Ancak taklitlerde olduğu gibi soru cümlesinin sonunda asla kullanılmaz. Örneğin : “Geliyi misun daa?”şeklinde hiçbir zaman kullanılmaz. Da eki başta Rizeliler olmak üzere Trabzonlularda da sık sık kullanılan bir güçlendirme ekidir.

BAZI İŞARET ZAMİRLERİNİN DEĞİŞİKLİĞE UĞRATILARAK KULLANILMASI

Habu , Hau gibi İşaret Zamir Ekleri:

Rize ve Trabzon aksanlarında kullanılan eklerdir. Habu, aha bu anlamı taşır. Daha çok yakındaki şeyler için kullanılır. Örneğin: “Uşağum habu arabayı al da!” gibi. Hau ekine gelince, bu ek daha çok, şu, anlamındadır. Ancak bu ek çoğu defa biraz daha uzak şeyler için kullanılır. Çoğulu ise ‘ haular’dır. Örneğin : “Hau evi göriymisun ne kadar beyuktur?” Diller insanlar gibi yaşayan müesseselerdir. Birbirine yakın olan toplumların dilleri birbirini etkilemiştir

Bahçecik, Yuvacık ve çevre köyler birlikte ya da birbirine yakın tarihlerde, aynı yöreden özellikle Güneysu ilçesinden göçmeleri sebebiyle şive ve ağız özelliklerini bugüne kadar hiç kaybetmemişlerdir. Rize ve Güneysu’da yaşayan ya da geçmişte kullanılan kelimelerin tamamına yakını halen bu yörede yaşamakta ise de gün geçtikçe bu kelimeler unutulmaya yüz tutmuştur.

YÖREDE KULLANILAN RİZE KÖKENLİ YEREL KELİMELERİN ANLAMLARI ve KAYNAĞI:


ABRİL: Nisan ayı için kullanılır. Kökü Pontus Latincesidir.
AÇAN: -dığı zaman ,mademki(uygurca),Trabzon şivesinde ‘Haçın’ şeklinde söylenir.
AFKURMAK: Havlamak, köpek havlaması.
AĞNO: Yabancı – Ağno bir misafir geldi; kökü Pontus Latincesi ‘Avro’ dur.
AHNOS: Esnemek anlamındadır.
AHPON: Gübre. Aslı Ermenicedir.
AHTARILMAK: Yıkılmak, yüksek bir yerden düşmek. Türkçedeki aktarma kelimesinden bozma
AKSUVATA: Ödünç alma, alış veriş.
ALAŞA: Horonda çömelme komutudur.Aslı ‘al aşağı….! ‘
AMEŞ: Saf.
ANAĞULA: Köstebek.
ANALİS: Kökü Pontus Latincesidir. Bu lisanda ayrıştırmak, çözülmek manası varsa o yörede suda yumuşama anlamında kullanılır.
ANDER: Kötürüm olmak, nüzul vurmak, çekmek. Pontus Latincede pis, lanet anlamındadır.
ANDERPALİ: Çukur açmada kullanılan kısa alıştırma kazığı
APANDİ: Düğünlerde gelinin gelmekte olduğunu müjdeleyen atlı, atlı müjdeci.
APOKAMİ: Kökünün Pontus Latince olduğunu düşünüyorum. Ateşte yakılan kısa odun.
APOKSİ: Demir aletlerin demirci tarafından basit şekilde düzeltilmesi, kaynak.
APOKSKAL: Tarlada çalışma sırası, sıra.
APSUMATİ: Ateşin uçucu külü Pontus Latincesinde absimat tır.
ARAPİKO: Arap kabağı, siyah kabak.
ARAPYAS: Yumuşama.
ARDAK: Ağaçların çürümeye yüz tutması.
ARİŞAK: Yün iğinin ucundaki yuvarlak.
ARUK: Zayıf.
AŞLAMA: Aslı küçük meyve ağacı.
ATIÇI: Çiçeğin henüz olmaya başlamış hali, taze.
AJDEĞER: Ejderha, Pontus Latincesi Azdehar’dır.
BAŞUKARI: Yokuş yukarı Türkçeden bozma bir kelimedir.
BAYİŞAĞI: Bayır aşağı ,Türkçeden bozma bir kelimedir.
BAĞARDAK: Beşikteki bebeği bağlamakla kullanılan bez, sopa düzenek.
BAGEN: Mısır ambarı, nayla.
BECİT: Acil.
BET: Çirkin, kötü.
BİHOV: Az zaman, hemen sonra, az sonra.
BİNAM: Sevimli; küçük çocuğa karşı bir hitap şeklidir.
BİĞEYRAK: Tamamen haksız.
BİYAYİMİ: Bazıları.
BEVUZAR: Bizar, bezdirmek.
BOGÜRMAK: Boğa bağırması.
BOLAKİ: İnşallah, olumlu istek.
BUĞRİ: Burgu, burgu kelimesinin bozuk şeklidir.
CARCARA: Çağlayan, şelale.
CARİS: Baş şişirme, bezdirme.
CAVRAMAK: Gayret etmek.
CAZI: Cadı.
CİNİVİZ: Açıkgöz, Bizanslı, Cenevizli.
ÇAÇE: Kanaviçe, seyrek dokuma kumaş.
ÇAÇİ: Ağaç tomruğunu biçmeden önce çırpıya hazırlama.
ÇAFİ: Dirgen.
ÇAFİLAMAK: Tırmalamak.
ÇAĞANA: Yengeç, P Latincesi cahanadır.
ÇEĞEL: Çakıl.
ÇAĞRA : İplik sarma makarası.
ÇAHUDİ: Eski, bozuk işe yaramaz nesne.
ÇAKÇAKA: Değirmen aleti.
ÇAKUMA: Örümcek ağı.
ÇALAPALI: Kuş tuzağı.
ÇAMBİ: Saç örgüsü.
ÇANCAŞİ: Yeni tutan kar.
ÇAPİKA: Küçük çömlek kap.
ÇAPLİ: Dolu, tıka basa.
ÇAPONA: Menteşe.
ÇAPULA: Yemeni, ayakkabı.
ÇAŞOT: Çekirge, balık yemi.
ÇATAPAT: Yolda karşılaşma.
ÇATMAK: Rastlamak, dokunmak, tatlı eleştiri.
ÇEĞEL: Çakıllı toprak.
ÇELEFUDİ: Odun kıymığı.
ÇEPLİ: Bir şeyden ayrılarak kopan parçası.
ÇERÇELİ: Akarsuda taş altı böceği, çerevoş.
ÇEREVOŞ: Akarsuda taş altı böceği.
ÇERİK: Kalas, yontulmuş ağaç.
ÇERİKOS: Ekmeğin az pişmişi.
ÇEREVUŞ: Derelerde, taş altlarında bulunan ve balık yemi olarak kullanılan bir cins böcek.
ÇELEFUDİ: Odun kıymığı.
ÇEŞAN: Karadeniz kadın başörtüsü.
ÇEŞİN: Tatma.
ÇIH: Pişmemiş.
ÇİÇİ: Yara.
ÇİÇİLİ: Solucan.
ÇİHA: Bir çeşit kuş.
ÇİKMİŞ: Boşanmış.
ÇİLİĞANİ: İnce doğranmış et ve soğanla kavrularak yapılan et yemeği.
ÇİLİMBURİ: Yaz gecelerinde ışık veren böcek, Ateşböceği.
ÇOHPEL: Çerçöpün birikerek bi yeri tıkaması.
ÇİLİVİLİ: Bir nokta etrafında dönülmesi.
ÇİMİDİ: Beyin.
ÇİNYA Tavuk tersi.
ÇİPA Göbek. Pontus Latince tsipadır.
ÇİRİHTA, CİRATA Lokma.
ÇİKLİ, ÇİNGLİ Daire ,yuvarlak.
ÇİRON Bir çeşit kuş.
ÇİRPİ Ağacı düzgün yontmak için kullanılan kırmızı boyalı yün iplik.
ÇİŞON Asalak ağaç sarmaşığı.
ÇİTARİ Horoz ibiği.
ÇİVİT Kabak çekirdeği.
ÇİYA Ateşten sıçrayan ince parçası, kıvılcım.
ÇOR Tuzlu, boran.
ÇOVİ Kıymık.
ÇOZAMA Ahır suyu.
ÇUHNİS Dibe yanma. Pontus Latincesi thunistir.
ÇUKULİ Erkeklik organı.
ÇUMULEMEK Çimdiklemek.
ÇUNÇURİ İnce sivrisinek.
ÇUPİ Ağaç çöpü.
ÇUPYAS Yaranın sızlaması.
ÇURAMA Tuzlu, boran.
ÇURUŞİ Taze filiz.
ÇUYİS Acı vermek.
DARNİ Çatı arası.
DAVLİ Ateşli kısa odun, Pontus Latincesi apokamidir.
DEYMAN Daima.
DİDALİ Hastalıklı çocuk.
DİMARİ Ham meyve.
DONDARCİ İyi yönetici. Düğünlerde yemek işini yöneten kişi.
DÖNEVİRA Tahterevallinin kazık üstündeki döner şekli.
DRAKA, DRAKŞİ Çok büyümüş.
DÜZENCİ Gelini hazırlayan bayan.
EĞRAT İmece,meçi.
EKŞİLİÇA Küçük yapraklı ot çeşidi.
EMİCE Amca P.latincesi Omicekos tan türemiş olabilir.
EŞADİ Korkuluk.
EŞKİN Taze filiz.
ETMEĞAŞİ Bayat mısır ekmeği. Turşu suyu ile kaynatılarak yapılan bir çeşit yemek.
EVLEK Tarla bölümü.
FAFATARA Kelebek.
FAFATARİS Kalbin daralması, düzensiz kalp atışı, çırpınma.
FALAMİDİ Sandıkların küçük gözü.
FANGULİ Sevecen çocuk.
FELİ Aslı P.Latincesi Felios’ tan bozmadır. Kabakların kalın yarılmasından sonra pişirilmesi suretiyle yapılan yemektir.
FERETİKO Dokuma tezgâhı Aslı, P Latincesi forodikodur.
FİNCOS Yoğurdun ekşiyerek kabarması.
FİTRO Fidan, daha çok yeni biten mısır için kullanılır.
FİTRUKA Yeni biten bitki özellikle kestane ve cevizin çimlenmesi.

FLOYİS Soyulup çıkma, yaprakların soyulması.
FONO Büyük kurbağa manasındadır.
FUÇİ Yeni yağmış kar ,gevşek kar turşu konan ahşap kap.
FUFUDİ Deri üzerinde küçük kabartı.
FUFULA Nazik.
FURNESİ Kavrulmuş mısır unu.
FUŞKİ At, eşek tersi.
GERDEL Hayvanlara yiyecek verilen tahta kap.
GERGEF Kanaviçe.
GOMALİKA Cila maddesi.
ĞALALAİSMA Bağrışma.
ĞANCA Kene.
ĞARĞARİS Bağırıp çağırmak.
ĞAVROZ Bebek beşiğine konan ve çocuk atıklarının toplandığı kap, havuz.
ĞAZĞANİ Bir çeşit bitki.
ĞİNCİK, ĞİNCİKLİ Dişsiz damak.
ĞOBUR Obur.
ĞOLADİ Toprak tezeği.
ĞOLOKOPİ Çukur.
ĞONATİ Diz.
ĞONCİDİ Tahta mezar örtüsü.
ĞOY Üvey.
ĞOZO Yobaz.
ĞUĞUÇİ Billurlaşma.
ĞUMETİ Kabalak bitkisi geniş şemsiyeli yapraklı ot.
ĞURSİ Kesilmiş, büyüyememiş işe yaramayan ağaç.
ĞURZULA Bir beddua deyimi, bencil demektir.
HAKA Zibil.
HAKİRMAK Neşeli bağırmak.
HALAÇ Dolu.
HALOKİ Balgam.
HAMAYIL Üçgen şeklinde muska kabı.
HAMDUSPARA Böğürtlen.
HAMEL Toprak küreme aleti.
HAMPAKSA Aniden.
HAMSİ KOLİ Hamsi ve çeşitli ottan yapılan mısır ekmeği.
HAMSİ KUŞİ Birkaç hamsinin una bulandırılarak pişirilmesi.
HAPA Üzüm kabuğu.
HAPALAMAK Karıştırmak.
HARÇI Sarılan bitki sırığı, özellikle fasulye sırığı.
HARHALİ Kabuklu yiyeceklerin taneli hali.
HASIL Derinin işlenmesi.
HASTUCİ Güzel sevimli.
HAŞLAK Şişirme iş.
HAŞLİ Sıcak.
HAŞIL Ana malzemesi mısır unu olan bir çeşit yemek.
HATRALİ Bozulmaya başlayan bozuk eşya.
HAU, HAUNİ Şu.
HAVİÇİ Süt ve ekmekle yapılan bir çeşit aş.
HAYIN Çok, şiddetli.
HELEKE Halka.
HEMENCE Boyuna asılarak kullanılan küçük torba.
HILÇA Taze mısır.
HIRLI İşe yarayan, faydalı.
HIŞIR Ziyan olmak.
HIZAN Cimri.
HOÇİ Öcü.
HOHOL Yaprak karışımı, birbirine karışma.
HOHORİ Baykuş.
HOHOVİS Oturmaksızın çömelme.
HOKE Kızgınlık.
HOPEÇİ Bakır ya da demir hayvan zili.
HOPERİ Su kabağı.
HORNESİ Kestane kavurması.
HORON Çalgı ile oynanan oyun.
HOSTİ Kor ateşin en kızgın hali.
HOV Ateşin kızgın hali.
HOZAN Boş otlak.
HUMUR Yumuşak kaya.
HUPİ Kabuklu fasulye.
HUPİS Soyulmak.
HUSYANA Aralık.
HUTUPİS Hırpalama.
İKİLMAK Yıkılmak.
İLİDİ Çevirerek bükmek.
İLİK Kabakların bağlı olduğu asma teli.
İSPİNA Değirmen oluğunun sonundaki ince su deliği.
İSPİNOZ Bir kuş çeşidi.
İSPENDEM Bir cins iri ağaç.
İSTAVRİT Aralık ayı.
İŞMAR İşaret.
İTRONİ Sandalye.
KAÇİ Kedi köpek kabı.
KAÇİMALİ Ateşin tozun rüzgârla dağılması.
KADİ Ağaçtan yapılmış turşu kabı.
KAFGİ Fındıkkabuğu.
KAFUL, KAFULİ Bodur ağaç.
KAKAÇİ Keçi.
KAKALİ Erkek üreme organı.
KAKANİS Tavuğun yumurta yapmadan önceki bağrışması.
KAKATA Kuruyarak sertleşme.
KAKŞAMAK Büyümenin durması.
KALAÇ Kıble rüzgârı.
KALALAİZMA Acı bağırma.
KALÇİN Dize kadar çıkan yünlü çorap.
KALE İnek.
KALEMİ Kol ve ayağın uzun kemikleri.
KALEÇİ Boncuk.
KALİV Kulübe.
KAMBİ Soğanın tohuma kaçan gövdesi.
KAMELİÇA Bir çeşit ot.
KAMET Kıyamet.
KANCİ Meyve ya da tomruğun bölünmüş şekli.
KANCİLİ KIRMA Tahterevalli.
KANDELA Tıpa, musluk.
KAPARA Raptiye.
KAPUÇİ Kabartı.
KARBOĞA Kaburga.
KARNALİ Sırt taşıma aracı.
KARTULİ Kurum.
KASTANİÇA Bal kabağı.
KAŞMER Eleştiri, tenkit.
KATAÇA Alın.
KATATORİ Kapı eşiği.
KAV Ağaç mantarı.
KAVADİ Eski giyecek.
KAVARA Yellenmek.
KAVURUNTİ Turşu kavurması.
KAYAĞNA Mıhlama.
KAYBANA Nefret edilen.
KAZMAÇİ Bodur orman ağacı.
KEBRE Gübre.
KEĞLE Bit.
KEĞRİZ Küçük su tüneli.
KETAN Keten.
KEVRET Kerevet.
KİKİLİKİ Horoz ötüşü.
KİLİ Küçük buzağı.
KOÇA Basamak.
KOÇO Boğmaca.
KOÇİRA Tutumlu.
KOÇYALİ Su ile çalışan bir düzenek.
KOHLAÇI Sarmaşık ağaç.
KOHLİDİ Salyangoz.
KOLETİ Közde pişirilen küçük ekmek.
KOLİSTAVRA Kertenkele.
KOLİVA Haşlanmış mısır.
KOLÇAK Pantolon yaması.
KOLOSTAR Bir çeşit testere.
KOMANÇAS Çürümeye yakın ağaç.

Translate »