BAŞİSKELE SAHİL

Başiskele Sahili, ilçenin en çok ziyaretçi çeken yerlerinden biridir. Sahil boyunca uzanan palmiye ağaçlarının yanı sıra 2.4 km. uzunluğunda bir yürüyüş ve bisiklet yolu, gözlem evi, çocuk oyun alanları, 30’a yakın kafe ve restoran, 2 adet 5 yıldızlı otel, düğün salonları, iskeleler, plajlar ve tekne limanları bulunmaktadır. Başiskele sahili mükemmel bir İzmit Körfezi ve Samanlı Dağları manzarasına sahiptir.

Sahilde birçok aktivite yapmak mümkündür. Geniş yemyeşil çimlerde veya spor alanlarında spor yapabilir, banklarda oturup kitap okuyabilir, sahilde bulunan kiralık bisikletler ile sahilde tur atabilir, iskelede balık tutabilir veya sahildeki kafelerden birine oturup İzmit Körfezindeki gün batımına karşı çayınızı yudumlayabilirsiniz. Ayrıca sahilde bulunan restoranlarda harika bir akşam yemeği yiyebilir ve akşam saatlerinde Körfezin ışıl ışıl manzarasını seyredebilirsiniz.

BEŞKAYALAR TABİAT PARKI:

İsmini içindeki derelerin birleşme noktasında yer alan beş adet yüksek kayalıktan alan Beşkayalar Tabiat Parkı, içinde bulundurduğu bitki örtüsü, yaban hayatı, vahşi yapısı, akarsuları ile doğaseverlerin ve doğa sporcularının gözdesi durumundadır. Sıcakdere, Soğukdere ve Kirazdere Beşkayalar Kanyonu içinde yer alır ve içinde barındırdığı yaban hayatı doğaseverlerin ilgisini şiddetle buraya çeker.

Başiskele’nin yeşil dağları ve zengin doğası içinde ziyaret edilebilecek birkaç yaylası vardır. Doğaseverler ve dağ yürüyüşü yapanlar bu yaylaları sık sık ziyaret etmektedirler.

MENEKŞE YAYLASI

Bahçecik ve Servetiye Karşı köylerini takip eden güzergâh veya Yuvacık, Aytepe güzergâhından ulaşılabilir. İsmini burada bulunan menekşelerden almıştır. İlkbahar ve yaz aylarını burada geçirmek isteyenler tarafından yapılmış az sayıda yayla evi mevcuttur. Çadır kurmak ve kamp yapmak için uygundur. İçinde turistik tesis yoktur.

Menekşe Yaylası dışında Başiskele‘de yer alan diğer yaylalar; Kayaüstü Yaylası, İn Önü Yaylası, Ercuva Yaylası, Aytepe Yaylası olarak sıralanabilir.

PİKNİK ALANLARI

Piknik alanlarının çoğu doğa yürüyüşü güzergahı üzerinde yer almaktadır. Bu piknik alanlarında mangal, kömür ve yer gibi hizmetler verilmektedir. Doğa yürüyüşünün yanı başında ailelerin gelip mangal yapabilmesi de oldukça yaygındır. Doğal içme kaynaklarına yakın olmalarıyla ve ferah bir görüntü vermeleriyle doğaseverlerin ve ailelerin tercihlerinde ön sıradadır. Başlıca piknik alanları; Sermet’in Yeri Piknik Alanı, Doğal Alabalık Piknik Alanı, Karakaya Piknik Alanı, Özkaraaslan Piknik Alanı, Gazi’nin Yeri Piknik Alanı, Çağlayan Aile Piknik Alanı, Kenan’ın Yeri Piknik Alanı, Serindere Piknik Alanı gibi sıralanabilir.

Bunların dışında bölgede oteller ve konaklama tesisleri vardır. Ayrıca yiyecek-içecek tesislerine uğramak isterseniz birden çok yer mevcuttur.

SALTANAT YOLU ÇINARLARI

1844 yılında Sultan Abdülmecit tarafından hizmete açılan ve 1920 yılına kadar hizmet veren Çuha Fabrika-i Hümayun’una ulaşan yol üzerine iki taraflı ve sıkça dikilen çınarlardır. Bugün Çuhane Caddesi olarak bilinen yol üzerinde bulunan çınar ağaçlarının cinsi ülkemizde genel yayılış gösteren Doğu Çınarı’dır. Saltanat yolu çınarları bir asrı aşan bir geçmişe sahiptir. Çapları 80-180 cm arasında değişmektedir. Çınarların önemli bölümü günümüze ulaşamadan yok olmuştur. Günümüze ulaşabilen 100 adet çınar ağacı KTVKYK ‘nun 18.11.2009 tarih ve 1175 sayılı kararıyla koruma altına alınmıştır.

SERVETİYE CEPHESİ

MİLLİ MÜCADELEDE SERVETİYE SAVUNMASI

Birinci Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914 yılında başladı. Osmanlı Devleti; Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ile ittifak yaparak11 Kasım 1914 ’te İtilaf Devletleri ile savaşa girdi. İttifak devletleri bu savaşı kaybetti ve Osmanlı Devleti 30 Ekim1918’de imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması ile savaştan çekildi.

Servetiye Cephesi Devamı

SİDERA KALESİ

İmparator Aleksios Komnenos batıda isyanları bastırmak ve sınır sorunlarını çözmekle meşgulken, doğudan gelen Türk akıncılarının tehdidi gittikçe büyüyordu. Bithynia topraklarına dalan Türk akıncıları, Bizans halkına korku salıyordu. En son Nikomedia’ya kadar uzanan bu saldırılar, sadece köylülerin değil, şehirdeki soyluların da uykularını kaçırmaya başlamıştı. İmparator, danışmanlarını ve güvendiği komutanlarıyla sarayında bir toplantı düzenleyerek bu endişesini açıkça dile getirdi. Sert yüz hatları ve ciddi bakışları, bir çözüm bulmanın aciliyetini yansıtıyordu. “Türkler” diye söze başladı. Sesi güçlüydü ama içinde sakladığı endişe, kelimelerinin altına ince bir gölge gibi yayılıyordu: “Türkler, Bithynia’nın kalbine doğru sinsice ilerliyorlar. Eğer Sangaris’i (Sakarya Irmağı) geçerlerse, onları durdurmamız imkânsız olacak. Bu toprakları asla onlara teslim edemeyiz." Sarayda gergin bir hava hâkimdi, imparatorun ciddiyeti herkese sirayet etmişti. Gözler masanın üzerine açılan haritanın ince çizgilerinde dolaştı. Sessizliğin içinden bir komutan, parmağını dikkatle kuzey kıyılarına doğru sürükledi. “Sangaris'ten Khele'ye (Şile) kadar olan hattı bir engelle çevirebiliriz” dedi. İmparator Aleksios bir an duraksadı, gözleri haritanın detaylarında gezindi. Ardından başını kaldırarak komutana baktı. Düşünceler zihninde dalgalanırken, sesi yavaşça yükseldi: “ Daha önce İmparator II. Anastasius, Sapanca (Baana) Gölü’nü bir hendekle nehre bağlamaya çalıştı” diye hatırlattı. Sesi derin bir karamsarlıkla doluydu: “Ama o hendek... Zamanla kurudu, işlevini yitirdi. Bir hendekle olmayacak bu iş” diye sertçe yanıtladı. Tam o sırada, yaşlı ve tecrübeli bir komutan, “Efendimiz, o zaman bölgeye hâkim stratejik bir noktaya bir kale inşa edelim” dedi. Bir anda Aleksios’un gözlerinde bir kıvılcım parladı. "Evet..." dedi. Gözleri tekrar haritaya dönerken sesi yavaşça yükseldi: “Hem Propontis’i (Marmara) hem de Sangaris’i gören bir kale. Parmağıyla haritada bir yeri işaret ederek evet, tam da burada, bu stratejik noktada." “Bu kale sıradan bir kale olmayacak” diye devam etti. Sesi artık sadece bir emir değil, bir kehanet gibi yankılanıyordu. “Yüksek duvarları, kalın taşları... Ele geçirilmesi imkânsız bir yapı inşa edeceğiz. Bizans’ın doğu kapısı burada olacak ve hiçbir düşman bu kapıyı zorlayamayacak!” Aleksios ertesi sabah ilk iş olarak komutanlarını ve mühendislerini yanına çağırarak, “Hemen yer tespiti yapın” dedi kararlılıkla. Neredeyse bir ay süren detaylı keşiflerin ardından, en uygun yer olarak bugünkü Kullar Paşadağı'nın zirvesindeki tepe seçildi. İmparator Aleksios bizzat yola koyulup bu tepeyi görmek istedi. Yüksek tepeden uzaktaki Bithynia topraklarına bakarken, gözlerinin önünde inşa edilecek kalenin ihtişamlı silueti belirdi. Sert bir rüzgâr imparatorun pelerinini savururken, yanında duran komutanlarına dönüp eliyle işaret ederek, “Kaleyi işte tam buraya inşa edeceğiz” dedi. İmparator, ülkenin dört bir yanına fermanlar göndererek taş ustaları, mimarlar ve işçilerin kale inşaatına akın etmesini sağladı. Tarihler 1096 yılının Haziran ayını gösterirken inşaat başladı. Aleksios kalenin hızlı ve sağlam bir şekilde tamamlanması için hiçbir masraftan kaçınmıyordu. Hazinedeki paraları cömertçe harcıyor, “Bu kale Bizans’ın geleceğidir” diyerek her geçen gün yapının daha da güçlenmesini izliyordu. İmparatorun tarihçi kızı prenses Anna Komnenos’un anlatımlarına göre kale inşaatı başladığında, Aleksios, sıcak soğuk fark etmeksizin neredeyse her gün kalenin etrafında yatıp kalkıyor, gözlerini inşaattan bir an bile ayırmayarak işçilerin çalışmalarını bizzat denetliyordu. “Duvarlar daha yüksek olmalı!” diye sesleniyor, elleriyle gökyüzünü işaret ederek duvarların ne kadar sağlam ve yüksek olması gerektiğini gösteriyordu. İşçiler ona hayranlıkla bakıyor, bir imparatorun böylesine bir adanmışlık göstermesinden etkileniyorlardı. Herkes onun sahadaki varlığının işleri hızlandırdığına inanıyordu. Şehrin dört bir yanında halk, Aleksios’un kaleye adanmışlığını konuşuyordu. Kale duvarları yükselmeye başlayınca askerler ve halktan insanlar bile inşaatta gönüllü olarak çalışmaya başladı. Herkes, adeta bu kalenin bir parçası olmak istiyordu. Aylar süren titiz çalışmanın ardından, kale nihayet sıcak bir yaz gününde tamamlandı. Yüksek duvarları ve kalın taş bloklarıyla göz kamaştıran yapı, Bithynia’nın koruyucusu olarak tüm ihtişamıyla yükseldi. İmparator Aleksios, kalenin son taşının yerine konduğu günü bir zafer bayramı gibi kutladı. Kalenin en yüksek noktasına çıktı ve uzaktaki topraklara bakarak yüksek sesle haykırdı: “Bu kale, Bizans’ın gücü ve halkının azmiyle inşa edildi. Türkler ne kadar denese de bu duvarları aşamayacak! Bundan sonra bu kale Sidera (Demir) Kalesi olarak anılacak." Fakat bu demir gibi sağlam yapı da Türkleri durdurmaya yetmedi. Kalenin inşasından yaklaşık 340 yıl sonra, Bithynia bölgesi ve İzmit, Orhan Gazi zamanında Türk komutanlarından Akçakoca tarafından fethedilerek Osmanlı Devletine katıldı. Sonuç olarak kale, Osmanlı-Bizans savaşlarına özellikle Koyunhisar Savaşı gibi önemli tarihi olaylara sahne olmuş ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yayılma sürecinde kritik bir rol oynamış. Paşa Kalesi olarak da bilinen bu yapının bulunduğu eski Kullar beldesinin ismi de aslında bu kaleden geliyor. Zamanla “Kollar” ismi "Kullar" olarak değişime uğramış. Depremler, savaşlar ve defineciler bu tarihi yapıyı büyük ölçüde tahrip etmiş ve günümüze sadece çok az bir kısmı ulaşabilmiş. Kale, İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 10 Mayıs 1996 tarih ve 4120 sayılı kararı ile tescil edilmiş durumda. BU YAZI E.EMİN ÖZTÜRK’ÜN 17 EYLÜL 2024 TARİHİNDE ENKOCAELİ GAZETESİNDE YAYINLANAN” BU GÜÇLÜ YAPI BİLE İZMİT’İ KURTARAMADI! ” BAŞLIKLI KÖŞE YAZISINDAN ALINMIŞTIR

YUVACIK BARAJI

Yuvacık Barajı Sıcakdere ve Soğukdere kollarının beslediği Kirazdere üzerindedir. Kocaeli ili ve çevresinin su ihtiyacına katkıda bulunmak üzere 1999 yılında hizmete girmiştir. Baraj gövdesi deniz seviyesinden 110 metre yüksekliğindedir.

Yuvacık Barajı, 500 metre uzunluğunda havzası, çevresindeki zümrüt yeşili ormanlar ile doğa ve dağ yürüyüşü severlerin vazgeçilmez mekânlarından biridir.

SERİNDERE KANYONU

Başiskele sınırları içindeki derelerden biri, Sakarya ili Pamukova bölgesi ve Kartepe eteklerinden doğan Serindere’dir ve Yuvacık barajını besleyen kollardan birini oluşturur. Bursa İznik bölgesinden doğan Sıcakdere, Bıçkıdere ve Menekşedere kollarının birleşerek oluşturduğu Soğukdere ile Beşkayalar Tabiat Parkı mevkiinde birleşerek Kirazdere ana kolunu oluşturur ve Yuvacık Barajına ulaşır.

Başiskele ilçesi, özellikle baraj bölgesi zengin su kaynaklarına sahiptir. 7 dere ve bu dere üzerindeki şelaleler doğa yürüyüşçülerinin sık sık ziyaret ettiği yerlerdir. Dereler üzerinde birçok restoran ve piknik alanı mevcuttur.

SICAKDERE KANYONU

Toplam uzunluk mesafesi 10 kilometredir. Başiskele İlçesine 20 km. İzmit ilçesine ise 30 km uzaklıktadır. Kanyonun su kaynağı Bursa il sınırları içerisinde çıkmaktadır. Sıcakdere Kanyonu, Bahçecik beldesinden başlar ve Yuvacık Barajı üzerindeki tarihi kemerde son bulur.Kanyon içerisinde şelaleler ve gizli göller bulunmaktadır. Sıcakdere Kanyonu kayalık alanlardan oluşmaktadır. Kanyondaki kayalar inişli çıkışlı olup ayrıca yosunlarla kaplı olduğundan kaygan bir zemin oluşturmaktadır .Bu yüzden dikkatli olunması tavsiye edilmektedir. Kanyon içerisinde kayın, gürgen ve orman gülleri bulunmaktadır.

Kanyon, Başiskele de bulunan yürüyüş parkurları içerisindeki en zor parkurlardan biridir. Kesinlikle rotayı bilen bir uzman ekip eşliğinde gezilmelidir .Ziyaret edeceklerin yaz mevsimini tercih etmeleri önerilir.

SOĞUKDERE KANYONU

Toplam uzunluk mesafesi 11 kilometredir .Başiskele ilçesine 15 km ,İzmit ilçesine ise 30 km uzaklıktadır .Kanyonun su kaynağı Sakarya il sınırları içerisinde çıkmaktadır .Kanyon Aytepe den başlayıp tarihi su kemerinde son bulur .Kanyondaki su kaynağı Yuvacık Barajı’na dökülen Kirazlı Dere’yi oluşturan ana kollardan biridir.

Kanyon, Başiskele de bulunan yürüyüş parkurları içerisindeki en zor parkurlardan biridir. Kesinlikle rotayı bilen bir uzman ekip eşliğinde gezilmelidir. Ziyaret edeceklerin yaz mevsimini tercih etmeleri önerilir.

DÜZLÜK ŞELALESİ

Osmanlı zamanında gayrimüslim vatandaşlarca Hadkan Suyu olarak ifade edilen bir mesire yeridir. Tek düşümde 22,5 metre yüksekliğe sahiptir.

SIMON'UN SIRTI

Kocaeli’nin Başiskele ilçesine bağlı Yuvacık kasabası ile Bahçecik kasabası arasında yükselen bölge, yöre halkı tarafından “Simon’un Sırtı” olarak adlandırılıyor. Osmanlı döneminde Yuvacık yöresinde genellikle hıristiyan ahali yaşadığı için bu ismin kaldığı rivayet edilir.

Bu yer için başka bir rivayet de şu şekildedir: Yuvacık’ta Kurtuluş Savaşı sırasında şiddetli çatışmalar yaşandığı için Kanlıdere ismi verilen yerin yukarısında kalan tepelikte sırt görevi gören bir düzlük vardır. Buradaki toprak sahibinin ismi Simon’dur. Köylüler ona “Simyon” şeklinde hitap ederler. Simon’un yaşadığı yer de “Simyon’un Sırtı” veya “Silmenin Sırtı” şeklinde anılır.

TREKKİNG GÜZERGÂHLARI

AYTEPE-BEŞKAYALAR-YUVACIK BARAJI: Yaklaşık 12km’lik bir yürüyüş yoludur. Sporcu olsun olmasın herkesin yürüyebileceği rahat bir güzergâhtır. Kış mevsimi hariç her mevsimde yürüyüş yapılabilir. Ayrıca yol üzerinde temiz su kaynakları da bulunur.

Bölgede birden fazla trekking alanı bulunuyor ve Başiskele bölgesindeki bütün yürüyüş yolları Büyükşehir Belediyesince işaretlenmiştir.

Eğer yaz ve kış yürüyüş yapılabilecek parkurlara bakıyorsanız Yuvacık çevresine göz atabilirsiniz.

Ayrıca güzergâhların birçoğunda bölgedeki firmalar ve kulüpler tarafından arazi araçları ile safari düzenlenmektedir.

Bölgedeki diğer güzergâhları yazmamız gerekirse; Aytepe-Bıçkıdere-Soğukdere-Aytepe, Camidüzü-Yuvacık Barajı, Aytepe-Değirmendüzü-Yuvacık Barajı, Değirmendüzü-Aytepe-Değirmendüzü, Camidüzü-Hamzadağı, Kayaüstü Yaylası Parkuru, Aksığın-Kazandere Parkuru, Kungul Dağı Parkuru, Aytepe-Menekşe Yaylası, Sıcakdere-Yuvacık Barajı, Soğukdere-Yuvacık Barajı…

Başiskele'yi anlamanın en iyi yolu,
onun yollarından yürümektir.

Translate »