BAŞİSKELE
HALK OYUNLARI

HALK OYUNLARI:

Horon

Karadeniz halk oyunlarının başında Karadeniz horonu gelir. Çanakkale Savaşı’nda hazır bulunan bir İngiliz generali bu çevik, kıvrak Karadeniz horonunu daha sonra seyredince şimdi Çanakkale’de Türklerin bizi nasıl yendiklerini daha iyi anlıyorum demiştir.

Horon, vücudun tümünün iştirak ettiği canlı ve hızlı bir halk oyunudur. Horon erkek ya da kadın horonu olarak ayrılmasa da; erkek horonunu daha sert, kadın horonunun ise daha yumuşak figürlerle oynanır. Horon dizisi iki kişiden oluşsa bile içlerinden biri mutlaka horon başıdır. Horonu çalgıcı ya da içlerinden usta olan bir horoncu yönetir. Horoncuların coşkularını canlı tutmak, horon kurmak, aşağı almak, değişik horon düzenine geçmek için horoncu başı farklı komutlar verir. Horoncular “yürü yürü”, “dik oyna”, “kim ula”, “kümula”, “dikkat dikkat”, “ha uşak ha”, “alaşağı”, “ula ula ula”, “Aloğlu”, “kim kim kim”, “şaşma”, “horonu bozma”, “taktum” gibi horoncu başı tarafından verilen komutların ne anlama geldiğini bilirler ve horon düzenini buna göre sürdürürler.

Düz horon:

Genellikle kadınlar tarafından davul, zurna ve kemençe eşliğinde oynanır.

Akçaabat sallaması:

Erkek oyunu olan Akçaabat sallaması genellikle davul ve zurna eşliğinde oynanır. Sıksara’ya geçiş öncesi bir oyundur. Ağır bir yapıya sahiptir ve giderek hızlanır.

Sıksara:

Yöre halkının karakteristik yapısını simgeleyen en önemli horon türlerindendir. Atak, canlı, ve vücudun bütün bölümlerinin harekete geçtiği kıvrak ve sanat gücü yüksek bir oyundur. Kemençe, davul ve zurna ile oynanabilir.

Kız horonu:

Düz horondur. Hareketleri basittir. Türkü eşliğinde de oynanır. Atma türküleri meşhurdur. Oyun esnasında söylenen türküler bu oyunu ilginç kılar. Kemençe ile oynanır.

Sürmene sallaması:

Özgün ve hareketli bir oyundur. Kemençe, davul ve zurna ile de oynanır. Özellikle Sürmene’de oynanan bu oyunun özel figürleri zevkle izlenir.

Bıçak oyunu:

İki kişi tarafından bıçakla oynanır. Müzik ve ritim “sıksara”ya çok benzer. Karşılıklı bir savaşı, mücadeleyi andıran figürleri vardır. Oyuncuların ellerindeki bıçakları çok iyi kullanmaları gerekir. Eskiden halk oyunları arasında Karadeniz horon çeşitleri yaygındı, hemen her köyde ve her mahallede bir ya da birkaç kişi kemençe çalmasını, çoğu kişi horon oynamasını bilirdi. Erkek horonları arasında sıksara, sallama ve atlama meşhur olanlarıdır.

Kemençe ve tarihi:

İlçenin eski folklorunda ağırlık Karadeniz folkloruydu. Karadeniz folkloru denince müzik çalgısı olarak akla gelen kemençe, kısmen Ordu’dan Batum’a kadar olan Karadeniz kıyı şeridinin halk çalgısıdır. Karadenizli gittiği her yere bu küçük müzik aletini ve Karadeniz horonunu götürmüştür. Kemençe çalgısı dünyanın belli bölgelerinde çeşitli şekillerde yaygındır. Konuyu araştıranlar kemençenin tarihini şu şekilde ortaya koymuştur: Farsça kökenli bir kelime olan kemençe aynı dildeki keman kelimesi ile “–çe” ekinin bir araya gelmesinden oluşur ve yayla çalınan küçük saz anlamını taşır. Orta Asya’da şekil olarak bugünkü kemençeye tam benzemeyen fakat onun atası sayılabilecek birçok saz görülür. Orta ve Uzak Asya Müslüman ve Moğol saz takımlarındaki yaylı sazlar incelendiğinde farklı isimlere de rastlanmakla birlikte çoğunlukla kemençe adının verildiğine ve ıklığ-ıklık adıyla beraber kullanıldığına rastlanmaktadır. Benzer şekilde Fransa’da “pochette”, İngiltere’de ise “kit” olarak adlandırılan ve kemençe ile benzerliklere sahip yaylı çalgı türü olduğu bilinmektedir. Kemençenin “–çe” ekindeki küçültme anlamı “pochette” kelimesinde de vardır. Fransızca da bu kelimenin cep, kese ya da cepte taşınan şey gibi anlamları vardır.

Kemençe kelimesi bugün Türkiye dışında İran, Ermenistan, Yunanistan, Gürcistan, Azerbaycan gibi pek çok ülkede kullanılmaktadır. Günümüz Türkiye’sinde biri klasik Türk müziğinin armudi kemençesi, diğeri ise Doğu Karadeniz halk müziğinin Karadeniz kemençesi olmak üzere iki tür kemençe kullanılmaktadır. Ayrıca kabak kemani de bazen kemençe olarak isimlendirilmektedir. Armudi kemençe ve kemaninin benzerlerine rastlanmakla birlikte Yunanlılar, Bulgarlar, Araplarda da Karadeniz kemençesinin şekil ve çalınış tarzı bakımından benzeri bulunmaktadır. 18. yy sonlarına kadar Türk müziğinin tek yaylı sazı olan kemençenin yerini, önce Batının viyolası sonra da viyolinosu almıştır. Karadeniz kemençesi ise horonlar sayesinde, armudi kemençe ise 19. yy ortalarına doğru girdiği fasıl topluluğu içinde günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.

Karadeniz kemençesi Doğu Karadeniz bölgesi dışında Yunanistan ve diğer ülkelere göç etmiş olan Karadeniz kökenli mübadil Rumlar tarafından da halen yaşatılmaktadır. Ayrıca Trabzon ve çevresinden göç eden Ermenilerin de bu sazı kullandıkları bilinmektedir. Türk müziğinin bu en küçük yaylı sazı umulmayacak güçte bir ses yüksekliğine ve tınısına sahiptir.

Kemençenin kısımları:

Baş: Kemençenin saptan sonra gelen en üst kısmıdır. Üzerinde akort bulgularını yani kulakları taşır. Tellerin takılabilmesi ve saklanması amacıyla arka taraftan içi boşaltılmış olan bu parça çalma sırasında sapı tutan ele mesnet olacak şekilde tasarlanmıştır. Sap: Elin kemençeyi kavradığı kısımdır. Aşağıdan yukarı doğru incelerek gelir. Burada amaç sapın avuç içine tamamen oturmasıdır. Bazen ayakta çalınması zorunluluk olan bu sazın yorulmadan çalınabilmesi için sapın şekli ve ölçüleri çok önemlidir.

Gövde: Adından da anlaşılabileceği gibi kemençenin ana bölümüdür. İçinin oyulmuş olması nedeniyle tekne olarak da adlandırılır. Aşağıdan yukarıya doğru hafif daralır.

Kulaklar: Genellikle üç adettir. Teller kulakların çubuğuna sarılarak akort yapılır. Akordun rahat yapılabilmesi için kulakların burgu kısmı hafif oval yapılır. Burgunun altındaki çubuk kısmının ucu tellerin kolayca bağlanabilmesi için yarıktır. Teller kulaklara gelmeden önce baş ile sapın birleştiği yerdeki deliklerden geçer. Karadeniz kemençesinde en üst kulağın boyu baş kısmın şekli nedeniyle diğer ikisinden biraz uzundur. Rum kemençesinde ise boyları aynıdır ve otia olarak isimlendirilir.

Alt eşik: Tellerin kemençesinin dip tarafında sabitlendiği kısımdır. Orta eşik gibi seyyardır. Dip tarafına geçirilen metal bir bağ ile gövdenin dip kısmındaki çıkıntıya monte edilir.

Orta eşik: Gergin telleri kapak üzerinde belirli mesafede tutan alt ve üst eşikler arasındaki bu seyyar mesnet halk arasında köprü olarak da bilinir. Yerleştirilirken ses delikleri ortalanır. Tellerin üzerine oturduğu kısmı yani üst yüzeyi hafif kamburdur.

Üst eşik: Gövdenin üst kısmında tellerin kulaklara geçtiği yerde kapağa değmelerini engelleyecek şekilde yerleştirilen sabit destektir. Hal arasında yastık olarak da bilinir.

Direk: Can direği olarak da adlandırılır. İki ses deliği arasında kapağa destek olacak şekilde yerleştirilir. Üst ucu orta eşiğin bir ayağının tam altına denk getirilir. Görevi titreşimi arttırarak sesi gürleştirmek ve kapağın içeri göçmesini engellemektir.

Kapak: Gövdenin oyulmuş olan üst yüzeyini tamamen kaplayacak şekilde hafif dışa bombeli diğer sazların göğüs olarak adlandırılan kısmıdır. Rumcada da kapak denmektedir ancak Rum kemençesinin kapağı bombeli değil düzdür.

Ses delikleri: Kapağın üzerindeki dikine iki yarıktır. Bu yarıklar sesin dışarı çıkmasına yardımcı olurlar. Rum kemençesinde genellikle bu yarıkların alt ve üst kısmında ikişer ve gövdenin iki yanında iki olmak üzere altı delik daha bulunur.

Yay: Rumların doksar dediği ve kemençenin boyundan biraz kısa bir çubuğa at kıllarının bağlanması ile elde edilen bu parça reçinelenmiş at kılı demetinin tellere sürtülmesi ile ses çıkarır. Kıllar keman yayınki kadar gergin değil hafif sarkıktır.

Klavye: Sap üzerinden başlayan ve aşağıya doğru genişleyen uç tarafı bazen yuvarlak ama genellikle sivri olan ve parmakların notaları bulmak için üzerinde gezindiği parçadır.

Rize ve Trabzon göçmeni olan herkes için bu yörede çalgı deyince ilk akla gelen kemençedir. Yöre halkı kemençe ile adeta özdeşleşmiştir.

Tulum zurna (Nav): Tulum zurna, ilçe çevresinde 1900-1940 yılları arasında Rize’den ilk gelenler arasında kısmen yaygın bir müzik aletiyken daha sonraları terk edilmiştir. Kemençe gibi yaygın değildir.

Zurna: Yörede eskiden daha çok Anadolu halkının ve Balkan göçmenlerinin düğünlerde ve eğlencelerde çaldığı bir çalgı çeşididir. Karadenizliler arasında çok yaygın değildir.

Translate »